..::Forum Adalet::..

İCRA VE İFLAS HUKUKU => Genel İcra Hukuku => Konuyu başlatan: Deniz034 - 16 Nisan 2016, 18:15:52

Başlık: Hacizli Alacağın Temliki
Gönderen: Deniz034 - 16 Nisan 2016, 18:15:52

YARGITAY 13. Hukuk Dairesi
ESAS: 2009/11407
KARAR: 2010/2585   

HACİZLİ ALACAĞIN TEMLİKİ

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, dava dışı S...'nın davalı nezdindeki 80.000 Ytl. alacağını 24.3.2008 tarihli temlikname ile devir aldıklarını, davalıya temlikin ihbarından sonra davalının 4.4.2008 tarihinde 29.999 YTL.ödeme yaptığını, 7.5.2008 tarihli yazı ile alacağın birinci sırada ödeneceği bildirilmişken, 25.6.2008 tarihli yazı ile de SSK başkanlığı, Defterdarlık ve Vergi Dairesi'nin temlik borçlusundan alacaklı olduğuna dair haciz yazılarının gönderildiği bu nedenle alacağın 3. sıraya alındığının bildirildiğini, temlikle birlikte alacağın kendisine geçmesi nedeni ile üzerine haciz uygulanmasının da mümkün olmadığını ileri sürerek, sıra cetveline itirazının kabul edilerek şimdilik alacağından 25.000 YTL.nin ödetilmesini istemiştir.

Davalı, dava dışı S...'ın aynı alacağı 3 ayrı şahsa temlik ettiğini ayrıca bu alacakları üzerinde pek çok haciz bulunduğundan muvazaalı olarak temlik edilmiş olduğunun ortaya çıkacağını, ayrıca idare açısından ödenebilir hale gelmiş bir istihkakın bulunmadığını, bu nedenle doğmamış ve çekişmeli alacağın edasına ilişkin bu davanın dinlenemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, SSK ve vergi borçlarının yasadan dolayı öncelik sırasına sahip alacaklar olduğundan davacının alacağının SSK ve Vergi borçlarından sonra 3. sıraya kaydedilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığından davanın Milli Eğitim Bakanlığı yönünden reddine, davalı Valilik açısından husumetten redde karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

24.3.2008 tarihli noter onaylı temlikname ile dava dışı S...'nın Milli Eğitim Müdürlüğü nezdindeki doğmuş ve doğacak alacaklarından 80.000 Ytl.nın 1. derecede ve birinci sırada davacı ... Ltd.Şt.ne bütün hukuki vecibeleri ile temlik ettiği, 25.3.2008 tarihinde bu temliknamenin davalı idareye ihbar edildiği, davalı idarenin 7.5.2008 tarihli yazı ile bu temlikname ile alacağın 1. sırada ödeneceğinin davacıya bildirildiği, 25.6.2008 tarihli yazı ile de temlike ait sıralama yapıldığı tarihten itibaren SSK Başkanlığı, Defterdarlık, ve Vergi Dairesi'nin de firmadan alacaklı olduğuna dair haciz yazıları geldiğinden 6183 sayılı yasaya göre, öncelikle 1. sırada SSK'nın 2. sırada Vergi Dairesi'nin 3. sırada da davacı şirketin alacağının ödeneceğinin bildirildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.

Mahkemece SGK'na yazılan yazı cevabında, S...'nın 31.1.2009 tarihi itibariyle prim ve Bağ-kur borcunun bulunduğu, Vergi Dairesi'nce de 26.1.2009 tarihi itibariyle vadesi geçmiş borcunun bulunmadığı ancak babasına ait borcun bulunduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.

Taraflar arasındaki "temlikname " başlıklı belge BK.nun 162. ve devamı maddelerine göre alacağın temliki niteliğinde olup ve yazılı biçimde yapıldığından geçerlidir. Bu nedenle taraflar arasında düzenlenen alacağın temlikine ilişkin sözleşme imzalayan yanları bağlar. Alacağın temlikinde asıl olan alacak hakkının devridir. Bu alacak temlik anında var olmayıp, muhtemel bir alacak olsa bile yine temlik edenin sorumluluğunu gerektirir. Aynı Kanunun 167 maddesi hükmüne göre de borçlu, temliği öğrendiği zaman temlik edene karşı haiz olduğu defileri temellük edene karşı da ileri sürebilir. Örneğin ifa, ibra,takas ve gibi nedenlerle borcun artık mevcut olmadığını öne sürerek ifadan kaçınabilir. Alacağı devralanın iyiniyetli olması, yanı borçlunun temlik edene karşı ileri sürebileceği defi veya itirazlarının varlığını bilmemesi de kural olarak sonucu değiştirmez.

Davacıya temlik edilen alacak üzerinde dava dışı SGK Başkanlığı ile Vergi dairesinin haciz yazıları bulunduğundan bahisle davalı temlik borçlusunun yaptığı sıralamanın uygun bulunduğu gerekçesi ile mahkemece dava reddedilmiştir. Ancak ortada SGK Başkanlığı ve Vergi Dairesi'nce yapılmış bir takibin bulunup bulunmadığı, temlikten önce ya da sonrasında uygulanan bir haczin bulunup bulunmadığı dosya kapsamı ile anlaşılamamaktadır. Öyle ki, eğer anılan idareler tarafından temlik tarihinden önce aynı alacağa bir haciz uygulanmışsa, haciz, alacak üzerindeki tasarruf yetkisini kısıtlayacağından temliki tasarruf, haciz sahibi alacaklılara karşı ileri sürülemez. Ancak dava konusu temlik haciz tarihinden önce ise, temlikli alacak el değiştirip, temlik alacaklısının tasarrufuna geçtiğinden SGK ve Vergi Dairesi hacizleri temlikten arta kalan para üzerine konulabilir. Kaldı ki, SGK ve Vergi Dairesi alacakları 6183 sayılı yasaya tabi ise de, bu yasanın 21. maddesindeki iştirak hakkı ve imtiyaz ancak kendinden önceki hacizli alacaklılara karşı ileri sürülebilir. Davacı alacağı ise temlike dayandığından davacıya karşı ileri sürülemez. Ayrıca İİK'nun 140. maddesine göre, sıra cetveli düzenleme yetkisi icra dairesine ait olup, davalı idare tarafından re'sen sıralam yapılması yetkisi bulunmadığından ortada usulüne uygun düzenlenmiş bir sıra cetvelinin bulunup bulunmadığı da dosya kapsamı ile anlaşılamamaktadır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemece, temlik konusu alacak ile ilgili uygulanmış bir haczin bulunup bulunmadığı, var ise temlikten önce mi yoksa sonrasında mı uygulandığı husuları araştırılmalı, yukarıdaki ilkeler gözetilerek ve davalı temlik borçlusunun diğer savunmaları üzerinde de durularak, sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Yanlış değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 15.60 TL temyiz harcının istek halinde iadesine, 4.3.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.