menfi tespit davasında görevli mahkeme

Başlatan By-leyl-i Lal, 11 Temmuz 2015, 13:08:40

« önceki - sonraki »
avatar_By-leyl-i Lal
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. 2008/15434
KARAR NO. 2009/5936
KARAR TARİHİ. 30.4.2009

ÖZET : Davacı, davalı banka ile Elektron Mavi Kart kredi Sözleşmesi imzaladığını, bu karttan muhtelif kereler para çektiğini ve ödemeler yaptığı halde davalı bankanın fahiş oranda faiz uygulayarak ve borcuda fazla hesaplayarak takibe geçtiğini bildirerek öncelikle başvurusunun değerlendirilerek borcun tesbitine karar verilmesini talep etmiştir. Uyuşmazlık davacı tüketici tarafından açılan menfi tesbit davası niteliğinde olup 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu kapsamında değildir. Tüketici mahkemesinde davanın görülmesi gerekir. Genel Mahkemelerin görevli olmadığı gözönüne alınmalıdır.

DAVA ve KARAR : Davacı, davalı banka ile 10.12.1999 tarihinde Elektron Mavi Kart kredi Sözleşmesi imzaladığını, bu karttan muhtelif kereler para çektiğini ve ödemeler yaptığı halde davalı bankanın fahiş oranda faiz uygulayarak ve borcuda fazla hesaplayarak takibe geçtiğini bildirerek öncelikle 4822 sayılı kanun kapsamında başvurusunun değerlendirilerek borcun tesbitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Mahkemece davanın reddine ilişkin karar davacı tarafın temyizi üzerine dairece yapılan temyiz incelemesi sonucu 08.12.2005 tarihli ve 2005/11958-18163 esas ve karar numaralı bozma ilamı ile 4077 sayılı kanunun 10. ve 10/A maddesi kapsamında olan dava konusu kredi sözleşmesi nedeniyle aynı yasanın 23/1. maddesi hükmü uyarınca bu tür kredi sözleşmeleri nedeniyle ortaya çıkacak uyuşmazlıkların tüketici mahkemesinde görülmesinin gerektiği belirtilerek görev yönünden kararın bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyulduğunun belirtilmesine rağmen sonradan yürürlüğe giren 5464 sayılı kanun hükümlerine göre bu tür uyuşmazlıklarda genel mahkemenin görevli olduğundan bahisle davaya genel mahkeme olarak bakarak davacının 4822 sayılı kanun kapsamında başvurusu olmaması da gözetilerek davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen kredi kartı sözleşmesinin 4077 sayılı kanunun 10.ve 10/A maddesi kapsamında kaldığı ve bu tür sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklara tüketici mahkemesinin bakacağı bozma ilamında açıkça belirtilmiş ve mahkemece de bozmaya uyulmuştur. Sonradan yürürlüğe giren 5464 sayılı kanuna göre kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamillerine karşı açılan davalarda genel mahkemelerin görevli olduğu belirtilmiş ise de dava konusu uyuşmazlık davacı tüketici tarafından açılan menfi tesbit davası niteliğinde olup 5464 sayılı kanun kapsamındaki görevle ilgili düzenleme kapsamında değildir. Açıklanan nedenle mahkemece ayrı bir tüketici mahkemesi olmadığı takdirde davaya tüketici mahkemesi olarak bakılması, aksi halde görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenle BOZULMASINA, 2.bentte gösterilen nedenle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 30.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.




Gülüşlerim yüregimin sessiz cıglıklarının imzasıdır..Elinde ne varsa hayata dair,ötesi hiçbir şey ya da vesair...Hani demiş ya şair: Mutluluğu sende bulan senindir; ötesi misafir...
BY-KA-DE-ME

avatar_By-leyl-i Lal
T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
ESAS NO.2010/61
KARAR NO.2010/84

MENFİ TESPİT VE İSTİRDAT
GENEL MAHKEME - TÜKETİCİ MAHKEMESİ
BORCUN KAYNAKLARI

"Özet"

A. DAVA VE TALEP

DAVACI, KAYBETTİĞİ KİMLİK BELGESİ KULLANILARAK DAVALI BANKADAN KREDİ KARTI TEMİN EDİLDİĞİNİ VE HARCAMALARDA BULUNULDUĞUNU, KREDİ KARTI BORCUNUN ÖDENMEMESİ ÜZERİNE DE DAVALI BANKA TARAFINDAN HAKKINDA TAKİP YAPILDIĞINI BELİRTEREK, BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNİ İSTEMİŞTİR.

B. BORCUN KAYNAKLARİ

BORÇLARIN KAYNAĞI; SÖZLEŞME, HAKSIZ FİİL, SEBEPSİZ İKTİSAP YA DA BİR KANUN HÜKMÜDÜR.



GÖRÜLMEKTE OLAN DAVADA DAVACI, KAYBETTİĞİ KİMLİK BELGESİNİN 3. KİŞİLER TARAFINDAN KULLANILARAK, DAVALI BANKADAN KREDİ KARTI TEMİN EDİLDİĞİNİ VE KREDİ KARTI BORCUNUN ÖDENMEMESİ ÜZERİNE DE DAVALI BANKA TARAFINDAN HAKKINDA TAKİP YAPILDIĞINI BELİRTEREK, BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, AYLIĞINDAN KESİLEN PARANIN İADESİNE KARAR VERİLMESİNİ TALEP ETMİŞTİR. BU HALİYLE UYUŞMAZLIĞI DOĞURAN ASIL HUKUKİ İLİŞKİ, "HAKSIZ FİİL"DEN KAYNAKLANMAKTADIR.

DAVALI BANKA İLE KREDİ KARTI SÖZLEŞMESİNİ AKDEDENİN DAVACI DEĞİL, DAVACININ KİMLİĞİNİ BULAN DAVA DIŞI ÜÇÜNCÜ KİŞİLER OLDUĞUNUN ANLAŞILMASI KARŞISINDA, TARAFLAR ARASINDA BİR SÖZLEŞME İLİŞKİSİNİN VARLIĞINDAN SÖZ EDİLEMEYECEĞİ AÇIKTIR. BUNUN YANI SIRA DAVACININ ZARARI; DAVALININ, HUKUKA AYKIRI VE KUSURLU EYLEMİ SONUCU DOĞMAMIŞTIR.

YİNE DAVALI BANKANIN, ALACAĞINI TAHSİL İÇİN İCRA TAKİBİNE GİRİŞMESİNİN BİR SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME OLUŞTURMADIĞI DURAKSAMADAN UZAKTIR.

D. SONUÇ

UYUŞMAZLIĞI DOĞURAN ASIL HUKUKSAL İLİŞKİ, "HAKSIZ FİİL"DEN KAYNAKLANMADIĞINDAN DAVAYA GENEL HÜKÜMLERE GÖRE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDE BAKILMASI GEREKİR.

"İçtihat Metni"

Taraflar arasındaki "menfi tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 3. Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.12.2008 gün ve 2008/18 E.-2008/442 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 30.03.2009 gün ve 2009/2369 E.-2009/4648 K. sayılı ilamı ile; (Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı ve davalı tarafından temyiz olunmuştur.

Davacı, kaybettiği kimlik belgesi kullanılarak davalı bankadan kredi kartı temin edildiğini ve harcamalarda bulunulduğunu; kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine de davalı banka tarafından hakkında takip yapıldığını belirterek, borçlu olmadığının tespitini istemiştir.

Dava konusu yapılan ve mahkemece de aynı şekilde kabul edilen olguların, 4077 sayılı Yasa'nın 2. maddesi gereğince "tüketici işlemi" ve 3/h maddesi kapsamında "hukuki işlem" olarak kabul edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Taraflar arasında 4077 sayılı Yasa'dan kaynaklanan bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Şu durumda uyuşmazlığın, genel hükümler uyarınca ve asliye hukuk mahkemesi tarafından çözümlenmesi gerekir. Mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece Önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.

Davacı, kaybettiği kimlik belgesinin 3. kişiler tarafından kullanılarak, davalı bankadan kredi kartı temin edildiğini ve kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine de davalı banka tarafından hakkında takip yapıldığını belirterek, 21.330.59 YTL borçlu olmadığının tespitine, aylığından kesilen 691,00 YTL nin ve bu arada kesilecek paranın ticari faizi ile birlikte iadesine, icra takibinin iptaline, % 40 kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, ödeme emrinin davacının kendisine tebliğ edildiğini, icra takibine itirazda bulunmadığını, böyle bir dava açmanın iyi niyetli olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Mahkemece; bilirkişi raporuna itibar edilerek, davalı banka ile imzalanan kredi kartı sözleşmesindeki imzaların davacıya ait olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairece, yukarıda belirtilen gerekçelerle karar bozulmuştur.

Yerel Mahkemece; dava konusu uyuşmazlığın 4077 Sayılı Kanun kapsamında kaldığı, bu nedenle davaya bakmaya Tüketici Mahkemenin görevli olduğu gerekçesiyle ve ayrıca önceki gerekçeler tekrarlanarak direnme kararı verilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık. Mahkemenin görevi noktasında, olup; taraflar arasındaki ilişkinin hukuksal niteliğinin ne olduğu, eldeki davaya genel hükümlere göm Asliye Hukuk Mahkemesinde mi, yoksa 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre Tüketici Mahkemesinde mi bakılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, taraflar arasındaki hukuki bağın niteliğinin irdelenmesinde yarar vardır.

Bilindiği gibi; iki veya daha fazla kimseler arasında mevcut olan ve bunlardan birisini diğerine " karşı edimde bulunmakla yükümlü kılan hukuki bağa, borç bağı denir. Borç bağı, alacaklı bakımından bir alacak, borçlu bakımından bir borç veya yükümlülüktür (Andreas Von Tuhr, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Cevat Edege çevirisi, l.cilt. Ankara 1983y s:9).

818 sayılı Borçlar Kanunu'nda, "Borçların Teşekkülü" başlığı altında, sözleşmeden doğan borçlar (md.1-40) ve haksız fiilden doğan borçlar (md.41-60) düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak, haksız (sebepsiz) iktisap (md.61-66) öngörülmüştür.

Bunların dışında, ne hukuki bir işlemde açıklanan bir iradeye, ne de hukuka aykırı bir iradeye dayanmayan, diğer bir ifadeyle, kanundan doğan borçlar bulunmaktadır. Kısaca belirtmek gerekirse, borçların kaynağı; sözleşme, haksız fiil, sebepsiz iktisap ya da bir kanun hükmüdür.

Hemen belirtilmelidir ki sözleşme, tek taraflı hukuki işlemden farklı olarak, en az iki irade beyanını içerir, bu irade beyanlarının birbirine uygun ve karşılıklı olması gerekir.

Borçlar Kanunu'nda sorumluluk nedenleri arasında düzenlenen haksız fiil ise hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir.

Borçlar Kanunu'nda, sorumluluğun üçüncü genel kaynağı olarak öngörülen sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.

Görülmekte olan davada davacı, kaybettiği kimlik belgesinin 3. kişiler tarafından kullanılarak, davalı bankadan kredi kartı temin edildiğini ve kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine de davalı banka tarafından hakkında takip yapıldığını belirterek, borçlu olmadığının tespitine, aylığından kesilen paranın iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Bu haliyle, uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki, "haksız fiil"den kaynaklanmaktadır.

Davalı banka ile kredi kartı sözleşmesini akdedenin davacı değil, davacının kimliğini bulan dava dışı üçüncü kişiler olduğunun anlaşılması karşısında, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceği açıktır. Bunun yanı sıra davacının zararı; davalının, hukuka aykırı ve kusurlu eylemi sonucu doğmamıştır.

Yine davalı bankanın, alacağını tahsil için icra takibine girişmesinin bir sebepsiz zenginleşme oluşturmadığı duraksamadan uzaktır.

Şu da eklenmelidir ki, somut olgunun kendine özgü yapısı itibariyle, davalının sorumluluğunu öngören bir kanun hükmü bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca; taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından ve uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki, "haksız fiil"den kaynaklandığından, eldeki davaya genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerekir.

Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alınmadan, yerel mahkemenin direnme karan vermesi doğru olmamıştır.

O halde, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 17.02.2010 gününde, oybirliği ile karar verildi.
Gülüşlerim yüregimin sessiz cıglıklarının imzasıdır..Elinde ne varsa hayata dair,ötesi hiçbir şey ya da vesair...Hani demiş ya şair: Mutluluğu sende bulan senindir; ötesi misafir...
BY-KA-DE-ME

Benzer Konular (10)